Ana sayfa Yazarlar Bence AMA MUTLAKA HAKLI OLMAK

AMA MUTLAKA HAKLI OLMAK

1295
0
PAYLAŞ

Merhabalar efendim,
Sağlığınız, huzurunuz yerindedir umarım.
Mart kapıdan baktırıp kazma, kürek yaktırsa da baharın fısıltısı hepimizin içini sabırsız heyecanlarla dolduruyor. Bir çoğumuz şartlar elverdiğince küçük mutluluklar yaratmaya çalışıyoruz.
Pandemi tünelinin sonundaki ışık artık iyiden iyiye görünür olmaya başladı. Yine de tedbiri elden bırakmamakta fayda var tabi. Diğer yandan, benzer bir tedbirin, çevremizdekilerin yaşamlarını bol keseden eleştirirken de alınması ne güzel olurdu, değil mi? Ağzımıza vurulan bir pranga misali, görünmemizi, konuşmamızı ve hatta nefes almamızı bile etkileyen maskelerden kurtulmamız neredeyse an meselesiyken, birbirimizi maske kurallarını esnettiğimiz için kıyasıya eleştirmek, dostluğu epey incitiyor, önemle altını çizmek gerek. Toplum sağlığı açısından maske, mesafe ve hijyen kurallarına sıkıca riayet etmek, elbette takdir edilecek bir duyarlılık olsa da özellikle son zamanlarda mantığı epey bir tartışmaya yol açan kısıtlamalara tutkunluk derecesine varan bu bağlılık ve bağımlılık, biraz kraldan çok kralcı olmak gibi görünüyor, benden söylemesi.
Bir yandan pandemi, diğer yandan küresel boyutlara varmak üzere olan savş derken, küçük mutluluklarımızdan utanır olduk neredeyse.
Oysa ne demişti usta…
Dünyayı güzellik kurtaracak,
Bir insanı sevmekle başlayacak her şey.
İnsanı sevmek için önce insancıl olmak gerek. Dünyayı yarı açık bir tutukevi ya da tımarhaneye çevirmeye çalışanlara rağmen; hatta özellikle onlar gibi olmamak için insancıl olmak, olabilmek ve kalabilmek gerek.
İnsanların başkalarını sevmesini gerektiren çok büyük bir erdem insalcıllık.
İnsanlık tarihi ise insaniyetten ne kadar uzaklaşılabileceğin ve insaniyetin ne kadar yüceltilebileceğinin yarıştığı bir parkur adeta. Bir yanda tarihe malolmuş ve olmakta olan cellatlar, diktatörler, katiller; diğer yanda aynı tarihe adını altın yaldızla yazdırmış liderler, kaşifler, bilim insanları…
Batı dünyası sanat tarihinin en etkili ve tanınmış isimlerinden biri Vincent Van Gogh, ilerleme ya da uygarlık adına zayıfın ezildiğini görmekten duyduğu üzüntüyü dile getirdikten sonra her şeye rağmen temelinde insalcıllık yatan uygarlığa inandığını söylemiş.
Van Gogh’tan yaklaşık 2000 sene evvel yaşamış bilge komutan Sun Tzu ise zekasız insancıllığı sahip olunan tarlanın sürülmemesine benzetirken, cesaretsiz zekayı filizlerin ekili olduğu arazideki yabani otların temizlenmemesi olarak nitelemiş. İnsanı ihmal eden cesareti ise olgunlaşmış ürünü biçmesini bilmemek olarak yorumlamış.
Binlerce yıldır insancıllığın erdemini överken, hala insanlığın en aşağı noktasını bulmak için çabalandığını görmek çok üzücü.
Bencilliğin, güce tapmanın, maddi çıkarların esiri olmanın tarih boyunca bir kere bile kazanmadığını bile bile gözyaşlarına sebep olmak, ancak hasta zihinlerin hem kendilerini hem de etraflarını kıyıma götürmesinden başka bir şey değil.
Bu yüzden, ekranlarda savaş fonunda ağlayan bir çocuk görmenin vicdanımı acıttığı kadar, çok bilmişlerin huzurlu ve rahat koltuklarından zulüm için ama ile başlayan cümlelerini duymak da kulaklarımı acıtıyor.
Bence vahşi bir cehaletin ilk belirtilerinden biri ama ile başlayan cümleler. Genelde karşıdakinin ne söylediğini duymadan, neler hissettiğini anlamadan ya da anlamak istemeden ve önemsemeden kurulan ama ile başlayan bu cümleler, sadece haklı çıkmayı hedefliyorlar.
Ne yazık ki bir odada karşılıklı dizilmiş aynalar misali sonsuzluğa kadar uzanabilir ama ile başlayan cümleler. Çünkü iş ama’ya kalırsa herkesin birden fazla ama’sı olduğu kesindir.
Cehalete en büyük mazeret olarak kullanılan ‘ama’ insanlığın zıvanadan çıkmak üzere olduğu günümüzde ise çoğunlukla vahşete paravan oluyor.
Ne güzel söylemiş sevgili Mine Kırıkkanat; Masumiyet, bilinç işlendikten sonra edinilen vicdandır.Oysa kötülük yapmak bilgiyle de mümkündür, cehaletle de.
Ama ile başlayan cümlelerle zulüm haklı görülebilir. Şiddet ama ile başlayan cümlelerle normalleştirilebilir.
Ama ile başlayan cümlelerle kadın erkekten aşağı görülür, çocuğa şiddet uygulanması disiplin etmek yerine geçer, doğayı katletmek kentsel dönüşüm olarak sözlüklerd eyerini alır.
Uzun sözün kısası, ama ile başlayan cümleler farklı kategorilerde tehlikelidir ve hep yıkıcıdır.
Oysa yaşamlarımızdan ‘ama’yı azıcık uzaklaştırsak, hayatın belki biraz daha zor, bununla birlikte çok daha keyifli ve verimli olacağına hiç şüphem yok.
Psikoloji sınıflarıın henüz ilk derslerinden birinde verilen bir örnek belki birçoğumuzun gözlerinin açılmasına yardımcı olur.
Sizi anlıyorum ama elimden gelen bir şey yok diyen bir kişiye kıyasla sizi anlıyorum ve elimden geleni yapacağım diyen kişi her zaman tercih edilen kişidir.
Bence önce kendimize bir ayna tutarak etrafımızdaki ‘ama’ları ve ‘ama’cıları iyiye ve güzele yönlendirebiliriz.
Belki o zaman kadını et, ağacı odun ve çiçeği ot zanneden zulüm zihniyetiyle başa çıkacak daha etkin bir donanıma sahip olabiliriz.
Belki o zaman acıyı çok satanlar raflarından kaldırıp, acı çekenlerin yaralarını sarmaya başlayabiliriz.
İnsan hakları temelinde, kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanması ve onurlandırılmasına ayrılan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün, pandemi ya da savaş ‘ama’larına kurban verilmeden kutlanması dileklerimle ve zulmü alkışlayıp, zalimi hoşgörmeyenlere en derin muhabbetlerimle efendim.
Perfect olun, Perfect kalın…