Merhaba Perfect Gazete okurları,
Bu ayki yazımın konusu Bozlaklar.
“Bozlak” deyimi Orta Anadolu’nun kendine özgü uzun havalarına verilen isimdir. Türk dil kurumu bozlak deyimini şöyle tanımlar:
“Orta Anadolu’da türkü, mani, uzun hava, Seyhan bölgesinde de hikaye anlamını taşıyan türküler”
Bir örnek:
Açtım perdeyi de durnamı gördüm
Gün be gün artıyor efkarım derdim
Mevlanın aşkına da bir selam verdim
Durnam ben mahkumum avcı değilim
Eğer gider isen bizim ellere
Selam söyle orada açan güllere
Derdimi söyleyin uçan yellere
Durnam ben mahkumum avcı değilim
Yukarıdaki dörtlükler Ankara’nın Keskin ilçesi dolaylarında bozlak ayağında söylene, sıla özlemi dolu bir uzun havadır.
“Bozlamak” veya “Bozulamak” ise:
‘Deve bağırması, insan feryadı, ağlamak’ diye tanımlanır.
Gerçekten bozlaklar ezgisi ve sözleri itibarı ile, bir elemi, bir özlemi, haksızlığa karşı feryad ederek dile getiren uzun havalardır.
Bozlakların müzik anlatışı olayım bir kalıp söz konusu değildir. Yani bozlak söyleyenin yaratma gücüne göre zenginlik kazanır.
Bozlaklar daima inici bir dizi takip ederler. Belli bir seviyenin üstüne çıkmış halk sana-tçıları tarafından söylenir. Konu bakımından, Türkiye’nin diğer halk türkülerinde olduğu gibe, çok çeşitli ve zengindirler.
Bir kaç örnek:
Kırşehir yöresi:
Yağmur yağdıda bulandı hava
Ezelden gamlıydın sen çukur ova
Gitti ellerimiz boş kaldı yuva
Çukurun kilidi beyler nice oldu
Dokuz doğumda kardaş kargının boyu
Düşmana at sürmek ecdanın huyu
Binmiş Abidin’im varıyor deyi
Boynuz uzun tosun atlar nice oldu
Kayseri yöresi:
Şeker dağının da hiç eksilmez gıcısı
Yüreğimden çıkmaz gurbet acısı
Evde ağlar durur bir tek bacısı
Yol ver de geçeyim Şeker dağları
Sılada bıraktım gözü ağları
Şeker dağında da avcılar gezer
Beni böyle yaptı ah zalim kader
Yağlı kurşun yedim bağrımı ezer
Yol ver de geçeyim Şeker dağları
Sılada bıraktım gözü ağları
Bu konuda referans olarak Boğaziçi Üniversitesi’nin “Folklora doğru” dergileri alınmıştır
NEŞET ERTAŞ
1938 yılında Kırşehir’in Çiçekdağı ilçesinde dünyaya gelen Türk halk ozanı ve halk müziği şarkıcısı Neşet Ertaş, abdallık geleneğinin son büyük temsilcisidir. Yaşar Kemal, bozlaklarıyla meşhur olan Ertaş’ı “Bozkırın Tezenesi” olarak adlandırmıştır.
Babası bağlama ustası Muharrem Ertaş, annesi Döne Ertaş’tır. 8 yaşına kadar doğduğu köy olan Kırtıllar Köyü’nde yaşamış, sonrasında ailesi ile birlikte İbikli Köyü’ne yerleşmişlerdir. 12 yaşındayken annesi Döne’yi kaybetmiştir. Babası Muharrem Ertaş’ın yeni bir evlilik yapmasıyla Yozgat’ın Kırıksoku Köyü’nde uzun süre yaşadıktan sonra Yozgat’ın Yerköy ilçesine yerleşmişlerdir.
Ertaş, ilkokula gittiği yıllarda önce keman, sonra da bağlama çalmayı öğrendi. Babası Muharrem Ertaş ile birlikte yörenin düğünlerinde sazıyla türküler söylemeye başladı.
İlk plağını Neden Garip Garip Ötersin Bülbül ile babası Muharrem Ertaş’a ait bir türküyle çıkarır. Halk tarafından çok beğenilen bu plağı diğer plak, kaset ve halk konserleri takip eder. 2 yıl İstanbul’da çalıştıktan sonra Neşet Ertaş Ankara’ya yerleşir ve sahne hayatına burada devam eder.
1978 yılında alkol ve sigara kullanımından dolayı parmaklarından felç geçirir ve işsiz kalır. Kardeşinin daveti üzerine Almanya’ya gider. Tedavi olur. Çocuklarının eğitimi ve sanatsal çalışmalarından dolayı uzun bir süre Almanya’da kalan sanatçı, 2000 yılında İstanbul’da verdiği konserle sahne hayatına geri dönmüştür. 25 Eylül 2012 tarihinde İzmir’de tedavi gördüğü hastanede ileri evrede prostat kanseri nedeniyle yaşamını yitirmiştir. Cenazesi Kırşehir Bağbaşı Mezarlığında toprağa verilmiştir.
Mezarı ise babası Muharrem Ertaş’ın yanındadır. Mezar taşında ise ”Sakin ol ha, insanoğlu. İncitme canı, her can bir kalp, Hakk’a bağlı. İncitme canı, incitme” yazılıdır.
Unesco Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında yapılan ulusal envanterlerden Yaşayan İnsan Hazineleri Türkiye Ulusal Envanterine alınarak yaşayan insan hazinesi kabul edilen Ertaş, 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Devlet konservatuvarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görülmüş, bağlamadaki tavrı ve türküleri konservatuvarlarda ders olarak okutulmuştur. Hayatı ve eserleri Doç. Dr. Erol Parlak tarafından iki ciltlik bir kitap hâlinde yayımlanmıştır.
İSTERİM Kİ BU DÜNYADA
İsterim ki bu dünyada
Hiç kimse cahil kalmasın
Okusun ilmin kitabın
Cahilden akıl almasın
Kendi kendini yetenlere
İlim tahsil edenlere
İlme doğru gidenlere
Cehalet mani olmasın
İlmedenler nurlaşıyor
İlmetmeyen körleşiyor
İlimle dünya birleşiyor
Söyle ki neden olmasın
Can yakmadan atom gücü
Birleşsinler tüm bilimci
Dilerim olsun sahici
Dünyada silah kalmasın
İnsan hakları hak olsun
Bu hakkı bilen çok olsun
Bütün silahlar yok olsun
Cehalet can dağlamasın
Dünya cennettir insana
Eşit olsun sana bana
Kıyılmasın Hhçbir cana
Anaları ağlamasın
Bütün dünya Allah diyor
Onun nimetini yiyor
İnsan kısbetini giyor
Ayrılık güden olmasın
Kendin bilen bunu anlar
Çünkü haktır bütün canlar
Yardımlaşsın tüm insanlar
Dünyada fakir kalmasın
Bir garibim budur derdim
Tüm dünyayı ben de gördüm
İsterim ki benim yurdum
Dünyadan geri kalmasın