Ana sayfa Röportajlar İçimizden Biri FUAT TUAÇ

FUAT TUAÇ

3974
0
PAYLAŞ

Fuat Tuaç kimdir?
İzmir, Karşıyaka doğumlu, 8 yıldır Kanada’da yaşayan bir müzisyenim. 8 aydır Toronto’dayım. Daha öncesinde Montreal’de yaşıyordum. Uzun yıllar Türkiye, İngiltere ve Fransa’da avukatlık yaptım. Geç denilebilecek bir yaşta müziğe olan tutkumu yeniden keşfettim. Bu o kadar büyük bir tutkuydu ki herşeyi bırakıp müzik okumaya karar verdim. 8 yıl önce Montreal’de Concordia Üniversitesi’ne başladım. Birkaç ay sonra da bir grup kurarak çeşitli barlarda sahne almaya başladım. Tabi bunu yaparken hocaların da bana birçok desteği oldu.


Türkiye’de de müzikle profesyonel olarak ilgileniyor muydunuz?
Aldığım piano, şan ve diğer derslerle Türkiye’de neredeyse konservatuarı dışarıdan bitirmiştim. Birçok yerde zaten sahne alıyordum.
Kanada’yı tercih etmenizin sebebi neydi?
Kanada’yı tercih etmemin sebebi jazz müziğiyele uğraşmamdı. Jazz müziğinin merkezi malum, Kuzey Amerika. Fakat ABD’de okumak hem çok pahalı hem de oradaki politik perspektif çok belli. Benim istediğim sosyal imkanları sağlamıyor ya da çok zor şartlarda sağlıyor. Dolayısıyla Kanada’ya gelmeyi tercih ettim.
Peki Montreal’i neden tercih ettiniz?
Birçok uluslararası öğrencinin aksine, kağıt üzerinde tüm işlemlerimi tamamlayıp yıllarca yaşayacağım ülkeyi sonradan görmektense, gitmek istediğim okullardaki hocalarla randevulaşıp ona göre karar vermek istedim. İlk randevum Toronto Üniversitesi’yleydi. Fakat o sıralarda hala avukatlık yaptığım için önemli bir toplantı sebebiyle Toronto uçağımı kaçırdım ve ilk uçak Montreal’e geldiği için Toronto Üniversitesi’ndeki görüşmelerimi erteledim ve ilk olarak Montreal’e geldim. Montreal çok hoşuma gitti. Orada kafama çok uyan bir profesörle buluştum. Bana hem arkadaşlık hem de hocalık yaptı. Dolayısıyla eğitimimi Montreal’de almaya karar verdim. Hatta ilk albümümü ona ihtaf ettim.
Yani avukatlığı müzik için bıraktınz.
Evet, oldukça prestijli bir pozisyondan istifa ederek Montreal’de müzik öğrencisi oldum. Tabi bunun daha öncesi de var. Fransa’dan döndükten sonra Sibel Köse isimli bir jazz sanatçısının müzik atölyesine katıldım. Orada neredeyse herkes benim gibi geç çiçek açan gruptandı. Mesela arkadaşım Başak bir mimar, bir başkası mühendis; ama herkes yetenek doluydu ve birbirimize çok destek olduk. Hatta o atölyeye katılan birçok kişi müzisyen oldu.
Oysa genel olarak doktorluk, avukatlık, mühendislik gibi meslekler desteklenir ve çocuklar o meslekleri yapmak için yetiştirilir
Ben onu çok yanlış buluyorum. Bir insan sevdiği işte zaten başarılı olur. Tek amaç para kazanmak olmamalı. Gerçekten sevdiğiniz bir alanda yeterli donanımla, yaşınız ve enerjiniz de müsaitse hem ara kazanır hem de mutlu olursunuz.


Montreal’e geldiğinizde dil yönünden sıkıntı yaşadınız mı?
Hayır, daha önce Fransa’da 3.5 yıl insan hakları mahkemesinde Türkiye masasında avukatlık yaptığım için Fransızcam var. Dolayısıyla Montreal’de dil yönündenbir sorun yaşamadım.
Toronto’ya gelmeye nasıl karar verdiniz?
Burada imkanlar daha fazla olduğu için Toronto’ya gelmeyi tercih ettim. Toronto çok kozmopolit bir yer. Burada herkes kendine bir yer bulabiliyor.
Siz kendinize kolaylıkla yer bulabildiniz mi?
Ben Toronto’ya nispeten tecrübeli bir göçmen olarak geldim diyebilirim. Hem eğitim hem de Kanada tecrübesi anlamında kartvizitim olan bir albümle geldiğim için yeni gelen bir göçmene kıyasla biraz daha kolay oldu.
Dolayısıyla gurbet içinde gurbet yaşamadınız.
Bence göçmenlik önceki yaşantınıza reset atıp hayata yeniden başlamak. Yani gurbet dediğimiz duygu farklı dercelerde her zaman oluyor. Mesela benim İstanbul’u düşünmediğim bir günüm olmadı. Fakat bir müzisyen olarak performansla nefes aldığım için bir konserin güzelliği herşeyi unutturabiliyor.
Peki siz Toronto’yu nasıl buldunuz?
Sanat yönünden çok güzel şeyler yapılıyor burada. Jazz müzisyenleri gerçekten oldukça mütevazi insanlar. Gelir gelmez hem Montreal’de hem burada çok iyi müzisyenlerle çalışma imkanı buldum. Çok yakın zamanda ikinci albümümün kayıt çalışmalarına başlamayı planlıyoruz. Bu ay Toronto’nun önemli müzik dergilerinden Whole Note’da bir röportajım ve albüm değerlendirme yazısı çıktı.


Biraz da albümle ilgili konuşalım. Bir albümünüz var, Late Bloomer.
Evet.
Albüm içinize sindi mi?
O biraz zor bir soru. Bir müzisyen için o bir mihenk taşı ve müzik sürekli daha ileriye gittiğiniz bir yolculuk. Albüm benim iki yıl önceki halimdi. Dinleyenler şimdi daha iyi olduğumu söylüyorlar. Ben de bu bir iltifat mı hakaret mi diye soruyorum.
Gülüşmeler…
Şaka bir yana, bu albüm bana çok şey kattı gerçekten. Jazz doğaçlama bir tarz olduğu için canlı performans olması gerekir bence. Kayıt edilmesi ve bu kaydın edit edilmesi oldukça güç. Dolayısıyla kendimi eleştirel bir kulakla dinlediğimde sahnedeki etkileşimden uzak olmanın etkisini farkediyorum.
Türkçe, İngilizce ve Fransızca söylüyorsunuz.
Bunlar konuştuğum üç lisan. Bu üç dilde söylüyorum. Aynı zamanda Portekizce ve İtalyanca da var. Bir de İspanyolca. Bunları fonetik bir şekilde söylüyorum. Ama söylediğim her sözün hem telaffuzunu öğreniyorum hem bir bilenle çalışıyorum ve şarkının hissiyatını verebilmek için de mutlaka her mısranın anlamını bilerek okumaya çalışıyorum. Aralarında çok ünlülerin de olduğu birçok sanatçının tam anlamını bilerek söylemedikleri için birçok hatalar yaptıklarını gözlemliyorum. Bazen şarkının sözlerini unutuyorlar, yanlış sözler kullanıyorlar ve o lisanı bilen bir insan haliyle bunu garipsiyor.
Albümde Türkçe şarkılar da var.
Evet, Late Bloomer benim bestem, kendimi bulmamı anlatıyor. Albümde iki Türkçe şarkı da var. Biri Havada Bulut Yok, diğeri Bazen Hayaller Kurarım.
Bir müzisyen gününü nasıl geçirir?
Herkes gibi ekmek kavgasıyla. Fakat pratik yapmak çok önemli. Mesela bulaşık yıkarken sesimi açarım. Bu bir kas ve bu kası çalıştırmalıyım. Bu konudaki eğitim sistemi sürekli gelişiyor. Kafa sesi ve göğüs tonunu çalıştırarak oyun alanınızı geliştirebilirsiniz. Bu iki sesi birleştirerek insanın gerçek sesini bulabileceği yeni ortaya çıkan bir teknik. Bunu da sürekli çalışarak geliştirmek mümkün.
Bunun dışında insanın en iy temsilcisinin yine kendisi olduğuna inanıyorum. Gittiğim yerlerde görüştüğüm kişilerle müzik üzerine sohbet edip, konserlerime davet ediyorum. Hatta bir keresinde yolda tesadüfen tanıştığım birisi hemen o gece konserime geldi. Utanç ya da kibir bir insanın önünde dikilen en büyük engel.
Bundan sonraki projeler neler?
İkinci bir albüm yapmak istiyorum. Jazz ve Türk müziğini biraraya getirmek istiyorum. Kendi lisanımda okuduğum zaman bu müziğe çok daha fazla şey katabilirim. Ayrıca kendi müziğimizi burada olabildiğince güzel bir şekilde tanıtmak da benim için çok önemli. Etkileşim kanallarımı açmak da benim için önemli. Bir yerde uzun süre kaldığınızda kısırlaşabiliyorsunuz. Her Türkiye’ye gittiğimde orada da atölyeler, konserler, radyo söyleşileri gibi çalışmalarla yenileniyorum.
Peki siz eğlenmek için neler yapıyorsunuz?
Ben eğlenmek için yine Jazz barlara gidiyorum. Sinemaya gitmeyi seviyorum. Açık mikrofonlara gitmeyi tercih ediyorum. Olabildiğince yeni müzisyenlerle tanışıyorum.
Fuat Tuaç’ı nerelerde canlı performansta görebiliriz?
Albümü her türlü dijital platformadan dinlemek mümkün. Onun dışında farklı yerlerde konserler veriyorum. Genelde ayda bir kere Art Sq Galery ve Cafe’de Selçuk Suna ve diğer arkadaşlarla sahnede oluyorum.
Çok teşekkür ederiz.