Merhaba Perfect Gazete okurları…
Bu ay size Karadeniz Bölgemiz’den birkaç halk adetini yazmak istedim:(Bu bilgiler Sn. Beste Orstan tarafindan derlenmiş ve Boğaziçi Üniversitesi Folklor Klübü’nün sÜreli yayınlarında yayımlanmıştır)
Kayıkçılık ve kız isteme
İstanbul’da kayıkçılık yapan pek çok Karadenizli vardır (tabii bu şimdiki zaman için denizcilikle uğraşan olarak tabir edilebilir). Bir erkek çocuk 15 – 16 yaşlarına geldi mi İstanbul’a gönderilir, bir kayığa yamak olarak yerleştirilir. Bu genç, burada yamaklık çağını bitirdikten sonra köyüne döner. Çalışıp biraz para ile köyüne dönen delikanlıya anası ve babası tarafından mutlaka bir kız ayarlanmıştır. Yapılan toplantılarda şu tip manilerle artık evlenmesi ima edilir:
Ey oğlan arsız oğlan
Ayvasız narsız oğlan
Kalaysız kaba benzer
Dünyada yarsız oğlan
Evlenen delikanlı artık kahveye gidip lafa karışabilecek, büyüklerin haiz olduğu hakları kullanabilecektir. Bir kimse evlenmediği müddetçe uşak, yani çocuk sayılır ve birçok haklardan yoksundur.
Evlendikten sonra İstanbul’a dönen delikanlılar artık usta olarak çalışır kayıklarda. Eskiden yalnız kayıkçılık yapan köylüler sonraları başka işlere de atılmışlar ve zamanla köyleri ile olan bağları da azalmıştır.
Her gencin evleneceği kız ana babası tarafından çocukların küçüklüğünde kararlastırılmış olur. Köy haricinden kiz alınacaksa görücülük görevi anaya düşer. Ana kızı beğenirse pişi (tereyağı, ceviz ve peynirle pişirilen bir nevi hamur işi), yağlı ekmek, yufka ve helva yaparak kızın evine tekrar gelirler. Kız evi de bu arada oğlan hakkında araştırma yapar. Şayet kız evi kızını vermeyecekse pişiyi iade eder.
Düğüne karar verildiği takdirde köyün ihtiyarları toplanıp düğünün her iki aileye ne dereceye kadar faydalı olabileceğini konuşur sonra da gidip kızı babasından isterler. Kızın babası gelen alayı iki defa geri çevirir, üçüncü seferde kızı verdiğini bildirir. Karşılıklı hediyeler değişir ve söz kesilmiş olur. Düğün başlangıcı söz kesimini takip eden haftanın ilk Perşembe günü başlar ve 8 gün 8 gece devam eder.
Oğlan evinde helva verilir ve toplanan paralar düğüne sarfedilir.
Eğlenceler tertip edilir, bulmacalar çözülür, oyunlar oynanır,çalgılar ve
köçek bulunur.
Devamı bir dahaki yazıda,
Her şey gönlünüzce olsun
İnsanoğlu Şu Dünyaya Aldanma
İnsanoğlu şu dünyaya aldanma
Fani dünya hiç kimseye kalmadı
İskender deryadan aldı haracı
Geçti devir o sultana kalmadı
Mümin olan sürer zevk ile sefa
Münafık olanlar çekecek cefa
Dediler hükmetti şol Kaf’tan Kaf’a
Davutoğlu Süleyman’a kalmadı
Dinleyin ağalar da çekmeyin dara
Menzilim artırdım ben vara vara
Derdi ki ölüme bulduydum çare
Dünya Hazreti Lokman’a kalmadı
Tenimiz iskandan yesir olacak
Dost ağlayıp düşmanımız gülecek
Dadaloğlu’m dünya kime kalacak
Nuş-i Revan-ı Adil’e kalmadı
Dadaloğlu
18. yüzyılın son çeyreğinde Kayseri’nin Tomarza ilçesinde doğup, 19. yüzyılın ortalarında Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Kavaklıpınar köyünde öldüğü bilinmektedir. Doğum ve ölüm tarihleri hakkında kesin bilgi yoktur. Yaşadığı dönemin yönetim şekli gereği uygulanan zoraki iskan tutumuna tepki göstermesiyle tanınmış bir Halk ozanıdır. Dadaloğlu’nun şiirleri, yerleşik hayata geçmek istemeyen Türkmen aşiretlerinin sesi olduğu kadar, sözlü tarihi de sayılabilir.