Ana sayfa Röportajlar İçimizden Biri NURŞEN ULAMAN

NURŞEN ULAMAN

3731
0
PAYLAŞ

“Sadece güneşli günlerde yürürseniz, hedefinize ulaşamazsınız.”

Gazetemize hoşgeldiniz. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Zonguldak doğumluyum. 20 yaşımda üniversiteye gitmek için İstanbul’a geldim. Marmara Üniversitesi Bankacılık Bölümü mezunuyum. 15 yıllık bir bankacılık geçmişim var. Okulun 2. sınıfındayken bir bankada yarı zamanlı olarak çalışmaya başlamıştım. 2 yıl çalıştıktan sonra okulu akşama alıp tam gün çalışmaya başladım. Meslek hayatıma başladıktan sonra da ikinci bir üniversite olarak işletme fakültesini bitirdim. Evliyim ve Tuana isminde bir kızım var.
Kanada’ya ne zaman geldiniz?
2015 yılının Ekim ayında geldik. Öncesinde ise yaklaşık 5 yıllık bir hayal kurma ve planlama aşaması var tabi. Kurduğum hayalleri gerçekleştiren bir insan olarak bunu da başardığım için mutluyum.
Neden Kanada?
İşimde özel kalem asistanlığına kadar yükseldikten sonra hep hayalini kurduğum yurtdışında İngilizce öğrenmek benim için büyük bir gereklilik haline geldi. Bir takım kurslara gidip dili ancak belli bir seviyede öğrenmekle yetineceğime, İngilizce konuşulan bir ülkede, dili yaşayarak öğrenmeyi tercih ettim. Önce birkaç ay tek başıma gelmeyi düşündüm fakat ailemden ayrılmanın düşüncesi bile korkunç geldi. Gideceksek ailecek gitmeliyiz dedik. Mali olarak bir takım hazırlıklar yaptıktan sonra Amerika, Malta ya da Kanada arasında bir tercih yapmak gerekti. Sonuçta yaşam kalitesinin yüksekliğinden dolayı kararımız Kanada oldu.
Umduğunuz Kanada’yı buldunuz mu?
Aslında umduğumdan bile daha iyisini buldum. Göçmen olmanın elbette zorlukları var. Fakat ben pozitif düşünmenin insanın hayatına pozitif şeyler getireceğine inanırım. Her şeyden önce gürültüden, hengameden uzak yaşamak gözümüzü, gönlümüzü açtı.
İster istemez iki ülkeyi kıyaslıyoruz değil mi? Burada aynı lüksü bulamıyoruz mesela.
Açıkçası benim bir lüks yaşam beklentim yoktu. Ben emekçi bir ailenin çocuğuyum. Bu yüzden şımarıklık olarak değerlendirdiğim bir takım yarışların içine zaten hiç girmedim. Hem ben hem ailem her zaman eğitimin ve öğretimin önceliğine inandık.
Soğuk konusunda ne düşünüyorsunuz peki?
Kanada bize ilk 2 yıl çok güzel davrandı. Bu da bizim adaptasyonumuz için çok iyiydi. Kanada soğuk da olsa insanları sıcak.
Özlemek ve gurbet duygusuyla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Belki çok yeni olduğumuz için belki de işteki telaş ve yoğunluk bizi çok meşgul tuttuğu için memleket özlemi henüz vurmamış olabilir. Tek isteğimiz sevdiklerimizin iyi haberlerini almak.
Burada ayrımcılık, ötekileştirme gibi sıkıntılarınız oldu mu?
Dil bilmemekten kaynaklı olarak bir müddet kendimizi rahat hissetmedik ama o çekingenlik bizden kaynaklanıyor, etraftan değil. Burada herkesin herkese bir şekilde yardım ettiğini gördüm. Sokakta hiç kaybolmadık mesela. Ulaşımda tereddüte düştüğümüzde yardıma ihtiyacınız var mı diye bize yaklaşan insanlarla karşılaştık. Kızımın ve eşimin önüne düşüp, ailenin buraya ‘taşıyanı’ olarak büyük bir sorumluluk aldığım için, İstanbul gibi büyük bir şehrin sertliğinden sonra Kanada’nın nezaketi hepimize çok iyi geldi.
Adaptasyon süreciniz uzun sürdü mü?
Kızım için inanılmaz bir hızla oldu. Geldikten 1 hafta sonra okula başladı ve uyum sağlamakta hiç zorluk çekmedi. Burayı o kadar sevdi ki burada kalmamızı ilk önce o istedi.
Sanırım sizin adaptasyon süreciniz de çok hızlı olmuş. Önceki işinizden tamamen farklı olarak, Kanada’da gıda sektöründesiniz.
Evet. Tabi ilk planım dil meselesini çözüp mesleğime devam etmekti. Fakat bir taraftan da hayatımızı sürdürmek için çalışmamız gerekiyordu. Burada mesleğime devam edebilmem için yolum biraz uzundu. Eşim de ben de yıllar boyunca büyük emekler verip, belli bir iş tecrübesini yaşadıktan sonra burada sıfırdan başlamak yerine kendimiz birşey yapabileceğimizi düşündük. Bence adaptasyon zamana bağlı ve biraz da insanın aklında oluyor. Bana göre biz bu sürece daha planlama aşamasında başlamıştık.
Bununla birlikte yeniden başlamak elbette kolay olmamalı. Gardrobunuzu bile yeniden oluşturdunuz…
Kolay diyemem ama yeni birşeye yer açılması için bazen eskisini çıkarmak gerekiyor.

Peki Tuana restoran fikri nasıl doğdu?
Çok büyük bir sermeyeyle gelmedik buraya. Eşimin 20 yıllık aşçılık tecrübesi var. Burada çeşitli yerlerde çalıştı. Sonra küçük bir yerde büyük bir risk alarak bu işe girdik.
Eşinizle çalışmak nasıl bir duygu?
Çok zor.
Gülüşmeler….
Aslına bakarsanız eşimi tekrar tanıyorum diyebilirim. İş arkadaşım olarak bilmediğim özelliklerini öğreniyorum mesela. Daha önce birbirimizi bu kadar göremiyorduk. Tatillerimizi denk getirip birlikte kahvaltı yapmamız bile mümkün değildi. Şimdi çok didişiyoruz, çok konuşuyoruz. Üzerimizdeki baskılar kalkınca hayatı daha farklı şekilde öğrendik. Kanada bizi birbirimize daha çok bağladı. Daha iyi arkadaş olduk. Buraya geldikten sonra eşimi daha çok sevdim.
Biraz da Kanada’da kadın olmaktan bahsedelim. Kanada’da kadın girişimci olmanın zorlukları var mı?
Ben hayatım boyunca hep çalıştım, kendi ayaklarımın üzerinde kalabilmeye uğraştım. Sabah kahvesi keyfim olmadı ama kuaföre gitmek için de eşimden para istemek zorunda kalmadım. Başka bir ülke için belki zorlukları çok fazladır ama Kanada’da kadın olmak ve girişimci olmak bence iyi birşey. Bunun farkındayım. Girişimci olmanın dışında kadın olarak burada herhangi bir sorunuma çözüm bulabileceğim ve yardım alabileceğim bir kurum ya da kuruluş olduğunu bilmek çok güzel. Manevi anlamda ise kadınların birbirlerine desteği elbette çok önemli.
Peki göçmen ve çalışan bir anne olarak kızınıza istediğiniz gibi zaman ayırabiliyor musunuz?
Ne yazıkki hayır. İlk kuşak göçmen olmanın sıkıntılarından biri bu belki de. Burada çocuklarımızı güvenle emanet edebileceğimiz anneanneler, babaanneler yok. Onu mümkün olduğunca yanımızda bulundurmaya çalışıyoruz. Birlikte geçirdiğimiz kısıtlı zamanı mümkün olduğunca kaliteli geçirmeye çalışıyoruz.
Kızınıza nasıl bir örnek olduğunuzu düşünüyorsunuz?
Buna onun kendi sözleriyle cevap vereyim; çok çalışkan, pes etmeyen, organize eden bir anne diyor. Ona güzel bir örnek olduğumu düşünüyorum. 10 yaşında olmasına rağmen son derece bilinçli bir çocuk. Kendi ayakları üzerinde durmanın zorluklarını da ödülünü de görerek öğreniyor bence. Eşim, ben ve kızım mükemmel bir üçlüyüz. Birbirimizi tamamlıyoruz. Aile olmanın gereklilikleri de bunlar zaten. Her ailede olduğu gibi arada didişsek de birlikte olduğumuz sürece herşeyi yapabiliriz.
İlk kuşak göçmen olmanın zorlukları neler?
Biz güçlü olduğumuzu düşünüyoruz. İçimizdeki umut, gelecekte yapacağımız güzel şeylerin hayali bizi karamsar bir ruh halinden çıkarıyor. O zorlukları görmüyoruz. Belki de bu bizim için iyi birşey. Hep söylerim, ileride bugünkü zorluklarımıza bakıp güleceğiz.
İyiki gelmişiz diyor musunuz?
Kesinlikle. Hiç pişman değilim. Bazen modumuz düşse bile onlara günün gerektirdiği ve geçici şeyler olarak bakıyoruz. Ülke değiştirmeye karar vermek zaten büyük bir karardı. Biz biliyoruzki, hep güneşli yollarda yürünmüyor. Önemli olan bizim birbirimize verdiğimiz destek.
Bir göçmen olarak başarının sırrı sizce ne?
Öncelikle çok çalışmak tabiki. Çalışmadan hiçbir şey elde edemezsiniz. İkincisi umutsuz olmamak. Egoları bir kenara bırakmak gerekiyor. Şimdi durup geriye bakınca cesaretin de çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Son olarak, siz yeni gelenlere ne tavsiye edersiniz?
Ben kendi açımdan çok mutluyum ama herkes aynı şeyi söyleyemiyor. Bu yüzden herkesin kendi tecrübesi olması gerekiyor. Bence insanın ailesi yanında olduğunda ve sağlıklı olduğunda üstesinden gelinemeyecek zorluk yok. En büyük motivasyonumuz ise çocuğumuz için gelecek kaygısı yaşamamak.