Hoşgeldiniz
Hoşbulduk, siz de hoşgeldiniz.
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Tabi ki. Istanbul doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi İstanbul’da tamamladım. Daha sonra, 9 Eylül Üniversitesi Ekonomi Bölümünü bitirdim. Askerliğimi yedek subay olarak yaptım. İlk iş deneyimim Siemens’de oldu. Daha sonra Alarko Holding’te çalıştım. Türkiye’de en son olarak Garanti Leasing’te yönetici olarak çalıştım. 2001 yılında eşimle beraber Kanada, Toronto’ya geldik. Şu anda Centennial College’da başkan yardımcısı olarak görev yapmaktayım.
Sizi Kanada’ya getiren ne oldu?
Aslında Kanada’ya gelmemizin birden fazla sebebi var. Mesleki gelişim bunların en başında geliyor. Başlangıçta eşimle birlikte eğitim seviyemizi yükseltmek ve yurtdışı tecrübesi edindikten sonra dönme niyetimiz vardı. Fakat buradaki huzurlu yaşam, düzen ve sosyal imkanlar bizi kalmaya ikna etti.
Toronto’ya mı geldiniz?
Evet. İlk Toronto’ya geldik ve hep burada kaldık.
Peki nasıl bir yerle karşılaştınız?
İstanbul’dan sonra oldukça durağan geldi tabi.
İlk zamanlar nasıl geçti?
İlk 1 – 2 yıl zordu.
Yani gelir gelmez ‘hoşgeldin’ deyip, size bir yönetici koltuğu sunulmadı.
Gülüşmeler…
O iş öyle olmuyor tabi. Bizim gibi yeni gelen birçok insan için Kanada hayata neredeyse sıfırdan başlanması gereken bir ülke. Geldiğiniz ülkelerdeki etiketlerinizin çoğu burada fazla bir anlam ifade etmiyor. Çünkü rakipleriniz de sizin gibi dünyanın farklı ülkelerinden gelmiş, kendini geliştirmiş, eğitimli, kalifiye kişiler oluyor. Bu yüzden o ilk adımı atana kadar biraz zorlamak gerekiyor.
Siz ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
Öncelikle Kanada’da geçerli olan mesleki sertifikaları almak için gerekli müracatları yaptım. Canadian experience edinmek için survival job dediğimiz günü kurtaracak işlerde çalışırken diğer yandan kendi branşımda gönüllü işlerde çalıştım. İnsan ağımızı geliştirmeye çalıştık. Bunlar sonucunda Centennial College bünyesinde çalışmaya başladım. İlk işimdi ve yarı zamanlıydı. Sonra kontratlı pozisyona geçtim. Ancak iki sene çalıştıktan sonra kadrolu bir pozisyona analist olarak geçebildim. Fakat bu arada belirtmem gereken bir şey var. Bizim gibi, ülkelerinden donanımlı olarak gelmiş insanlar için en büyük zorluk o ilk adımı atıp, kapıyı aralamak oluyor. Sonrası daha rahat diyebilirim. Bir kere kendinizi gösterme şansı yakaladığınızda, daha az tecrübeli insanlar basamakları birer birer çıkarken, siz tecrübeniz ve bilginiz sayesinde çok daha hızlı ilerleyebiliyorsunuz.
İşinizde nasıl yükseldiniz?
Kanada’da hangi işi yaparsanız yapın, kendinizi hep geliştirmeniz gerekir. Kendi alanınızla ilgili sertifika programları bunu sağlamanın en iyi yolu. Ben de CMA dediğimiz Certififed Management Accountant isimli yaklaşık 3 yıl süren oldukça yoğun bir programa katıldım. Eğitimim. iş tecrübem, çalışma azmimle birleşince kısa zaman içinde müdürlük pozisyonuna, sonraki birkaç sene içerisinde direktörlük pozisyonlarına terfi ettim. Son 3 seneden beri de başkan yardımcılığı pozisyonunda çalışıyorum.
Kanada gibi fiziksel güç gerektiren işlerin finansal getirisinin yüksekliği gözönüne alınırsa yeni bir ülkede her şeye yeniden başlayıp, bu kadar emek vermişsiniz. Bugünkü aklınız olsa aynı cesareti gösterebilir miydiniz?
Açıkçası bu bir tercih meselesi. İlk geldiğimiz yıllarda geldikleri ülkelerde oldukça prestijli pozisyonlar edindikten sonra burada bedensel güç gerektiren işlerde çalışıp mali olarak inanılmaz gelişmiş dostlarımız da var. Geriye dönüp baktığımda kendi adıma aynı şeyleri yine yapardım diyorum. Çünkü işimi çok severek yapıyorum ve insanlara yardım edebilmenin hazzını da yaşıyorum.
Kariyerinizde bu seviyeye gelene kadar bir engelle karşılaşmadınız mı?
Her ne kadar Kanada’daki diversity dediğimiz çeşitlilik sayesinde fırsat eşitliği sağlansa da biz göçmenler için İngilizcenin ikinci dil oluşu bir engel sayılabilir. Fakat ben kendimi şanslı sayıyorum. Çünkü Centennial College farklılıklara değer veren ve saygı duyan bir çalışma ortamı sağlıyor. Bu açıdan çalışma arkadaşlarım arasında da her işyerinde yaşanan klasik mesleki çekişmeler dışında hiçbir ayrımcılıkla karşılaşmadım.
Eğitim dünyasından bir kişi olarak çokkültürlülük sizce neden bu kadar önemli?
Tüm dünyada yaşanan politik değişimler gözönüne alındığında Kanada’nın sunduğu çokkültürlü ve açık ortam sadece öğrenciler için değil, herkes için bir numaralı tercih haline geldi. Eğitim bazı kişiler için göçmenlik başvurusu yapabilmek için bir araç. Bu Kanada için de hem ekonomik hem sosyal yönden büyük bir avantaj. Eğitim kurumları açısından ise özellikle Centennial College dünya vatandaşlığı, sosyal adalet veya herkesi eşit bir şekilde kapsamak gibi kavramlara değer veren lider bir kuruluş. Bu yüzden öğrencilerimiz de bu kültürel zenginliği yaşıyorlar.
Farklılıklarımız aslında zenginliğimiz yani. Peki Canadian experience sizce nedir?
Bence Canadian experience Kanadalılar için bir güven mekanizması. Dünyanın birçok ülkesinden eğitim ve iş tecrübesi yönünden farklı donanımlara sahip kişilerin Kanada içinde bir işyerinde birarada çalışabileceklerinin bir anlamda tescillenmesi.
Canadian experience duvarının her iki yanında da bulunmuş bir kişi olarak sizce Canadian experience nasıl edinilir ve bu süreçte yaşanacak baskı ve gerilim nasıl aşılır?
Kolay bir iş değil kuşkusuz. Çünkü rekabet çok fazla. Bence bunun iki tane direkt yolu var. İlki bir yeni gelen olarak staj opsiyonu sağlayan bir eğitim kurumuna kayıt olup oradan ilerlemek. İkincisi de bir şekilde kendi alanınızda gönüllü pozisyonlarda çalışıp hem iş tecrübenizi arttırmak hem de size referans verebilecek kişilerle bağlantıya geçebilmek.
Yeni gelenlere ne tavsiye edersiniz?
Hayat bir şekilde sizi bir yola sokuyor. Eğer gerçekten ne istediğiniz biliyorsanız ve o istekler doğrultusunda çaba gösterip azmediyorsanız, bir şekilde sonuca ulaşıyorsunuz. Bu anlamda yeni gelen arkadaşlara tavsiyelerimden biri hedeflerinden vazgeçmemeleri. Kuşkusuz bu kolay değil. Beklentilerinin çok altında pozisyonlarda başlayabiliyorlar. Fakat zaman içinde kendinize güvenip çaba gösterdikçe amaçlarınıza mutlaka ulaşıyorsunuz.
Kanada’da en sevdiğiniz şey nedir?
Doğası. Özellikle dışarıda vakit geçirmeyi sevenler için Kanada inanılmaz bir ülke.
Peki elimden gelse değiştirirdim dediğiniz bir şey var mı?
Kar küremek… Özellikle sıcak iklime sahip yerlere gidip geldikten sonra buranın kışı daha zor geliyor ve kışın sonuna doğru insan yoruluyor.
Profesyonel hayatınızın yoğunluğu aile yaşantınızı nasıl etkiledi?
Açıkçası aile hayatımızda çok fazla değişiklik olmadı. Çünkü eşim de ben de aynı değerlere sahip, ortak zevkleri olan insanlarız. Ortak hedefler etrafında birlikte hareket ediyoruz. Tabi ikimizin de pozisyonları yükseldikçe iş – yaşam dedikleri balans etkileniyor. Biz bunu mümkün olduğunca dengede tutmaya çalışıyoruz. Yazın biraz daha rahat oluyor ama kışın yoğunluk oldukça artıyor.
Toplumsal aktiviteleriniz var mı?
Tabi elimizden geldiği kadar topluma destek oluyoruz. Çok yakın görüştüğümüz sevgili dostlarımız oldukça aktifler ve biz de elimizden geldiğince onlara destek olmaya çalışıyoruz. Siz Radio Perfect ekibi olsun, Anadolu Halk Oyuncuları ve Ezgi Müzik Grubu olsun, kısıtlı zamanımızı bir şekilde yine toplum içinde bulunarak ve topluma destek olarak geçirmeye çalışıyoruz. Tabi pozisyonlar arttışça işe ayırmamız gereken vakit artıyor bu tarz aktivitelere gönlümüzden geçirdiğimiz kadar zaman ayıramıyoruz.
Toplumsal aktiviteler niçin önemli sizce?
Bir dernek ya da oluşum içinde bire bir bulunulmasa da katılarak destek vermek önemli. İlk geldiğimiz yıllardan beri gözlemlediğimiz şey, her ne kadar Kanada çokkültürlülüğü destekliyor ve muhteşem bir şekilde yaşıyorsa da her toplum kendi içerisinde ve kendini destekleyerek büyüyür. Birbirinizi ne kadar desteklerseniz hem politik hem sosyal alanda gücünüz o kadar artıyor. Dolayısıyla kontrol gücünüz artıyor. Bu yüzden bu tür bir birliktelik hem bizim için hem de gelecek jenerasyon için önemli bir etken.
Çok teşekkür ediyoruz.
Ben teşekkür ederim.