Ana sayfa Röportajlar İçimizden Biri DR NEJAT SEZER

DR NEJAT SEZER

4832
0
PAYLAŞ

“İnsanlar eğitildikçe ayrımcılık, ötekileştirme gibi şeylerle vakit kaybetmenin anlamı olmadığını farkediyor.”


Merhaba Nejat Bey, kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
1958 yılında İstanbul’da doğdum. Maarif Koleji’ni bitirdikten sonra üniversitede diş hekimliği okumak için Romanya’ya gittim. Dönüp askerliğimi yaptıktan sonra iki sene Hakkari Yüksekova’da sivil olarak çalıştım. Sonra İstanbul Şaşkınbakkal’da bir muayenehanem oldu. Sonrasında da Kanada’ya geldim.
Kaç yılında geldiniz Kanada’ya?
Aralık 1986’da geldim.
Burada sizi karşılayan birisi var mıydı?
Hayır, bir akrabam ya da mali desteğim yoktu buraya geldiğimde. Tek başımaydım.
Dil engelini nasıl aştınız?
Tek avantajım lisan bilmemdi. Ben maarif koleji mezunuyum. Yani şimdiki ismiyle Anadolu Lisesi. Bütün dersleri İngilizce gördüm.
Kanada’ya geldiğinizde hemen hekimlik yapabildiniz mi?
Hayır. Buraya geldikten sonra imtihanları vermek gerekiyordu. Bu arada inşaat işçiliği ya da güvenlik görevlisi gibi çok değişik işlerde çalıştım. Yaklaşık 4 senem böyle geçti.
Bu kadar sıkıntıya rağmen sizi burada okumaya iten şey neydi?
Buna iki şekilde cevap verebilirim. Birincisi bizim dönemimizde yurtdışında okuyup başarılı olmak önemliydi. Kanada ise büyük bir maceraydı benim için. İkincisi ise benim başarısız olacağıma dair yanlış bir saplantım asla olmadı. Kendime hep inandım.
Kanada’yı biliyor muydunuz?
Tabi. Üniversitede Kanadalı sınıf arkadaşlarım vardı.
Peki siz Kanada’yı neden tercih ettiniz?
Ben Trudeau’nun son zamanlarına yetiştim. Fakat herkes Kanada’nın yabancılara karşı iyi olduğunu ve göçmenleri hoşgörüyle karşıladığını söylüyordu. Onun için burayı seçtim.


Burada herhangi bir ayrımcılıkla karşılaştınız mı?
Şöyle söyleyebilirim; bir insan kendi ülkesinin dışında bir yerde yaşamak istiyorsa yaşayabileceği en uygun yer burası. Kanada hak ve hukuk anlamında son derece gelişmiş bir sosyal devlet. İnsanlar eğitildikçe ayrımcılık, ötekileştirme gibi şeylerle vakit kaybetmenin anlamı olmadığını farkediyor.
Geldiğiniz yıllarda buradaki toplumumuz hakkında ne gibi gözlemlerde bulundunuz?
Benim geldiğim yıllar bizim toplumumuz için en kritik yıllardı. 86 yılına kadar çok az Türk vardı. 86’dan sonra büyük bir göç dalgası oldu ve akabinde hemen vize uygulaması başladı. Toplum üyelerinin büyük kısmı işçi sınıfına dahildi. Evlilikler, yeni doğanlar ve akrabaların da katılmasıyla o grup burada bir çekirdek oluşturdu. Sonrasında yaşanan göçmenlik dalgasıyla gelenlerin çoğu geri döndü.


Buradaki profesyonel hayatınız ne zaman başladı?
92-93 yıllarında.
Hiç vakit kaybetmemişsiniz yani.
Doğrusu ben bunu kaybedilmiş vakit olarak görmüyorum. Bir hayat tecrübesi oldu, değişik insanlarla çalıştım. Örneğin farklı sınıflardan insanlarla çalışmamın neticesi olarak empati kurma yeteneğim gelişti. Bu arada güzel dostluklar kurdum. Tüm bunların başarılı olmamda katkısı çok büyük.
Epey meşakkatli dönemlerden geçerek bugünlere gelmiş bir kişi olarak en büyük motivasyonunuz neydi?
İnsan yaptığı işi sevecek ve ilerlemeye azmedecek. Aslında az evvel anlattığım gibi, Kanada’ya geliş sebeplerimden biri de buydu. Hem kendimi geliştirmek hem de daha iyisini yapabilmek. Yıllardır spor yapan birisi olarak diyebilirim ki devamlı mücadele etmek ve bu mücadeleyi kazanmak benim karakterimdir.
Evet, duvarlarınız isminiz yazılı diplomalar ve sertifikalarla dolu.
Zaman çok değişti, artık eskisi gibi değil. Herşey hergün değişiyor ve eğer kendini zamana uydurmazsan geride kalır, silinirsin. Devamlı hareket halinde olmak gerekiyor. İkincisi yaptığın işten gurur duymak ve keyif almak lazım. Bunun için de yaptığın işte iyi olman lazım. İyi olmak içinse kendini hep geliştirmen lazım. Bu böyle bir döngü.


Peki sizin için başarının ölçüsü nedir?
Kesinlikle para değil. Yaptığım her işten para alsaydım şu anda durum bambaşkaydı. Bana göre başarı insanın yaptığı işlerle iyi hatırlanması ve belirli bir yere hakkıyla gelmesi. İhtiyacı olana destek olabilmek de çok önemli. Mesela Toronto’da çalışan neredeyse bütün diş hekimleri buradan birşeyler öğrenerek geçtiler. Hekimlerin haricinde iş alanı oluşturup, birçok kişinin meslek öğrenmesine sebep olarak topluma katkıda bulunduğum için çok mutluyum. Bu tatmin edici birşey.
Dolayısıyla Dolphin Dental’in başarısı sadece doktor-hasta ilişkisinde yatmıyor. Çok büyük bir muayenehaneniz var, birçok kişi çalışıyor burada. Sizce hekimlik mi işadamlığı mı daha zor?
Ben sadece birkaç ay bir başka doktorun yanında çalıştım. Sonra onun muayenehanesini devraldım. Yıllar içerisinde birkaç farklı yerde ofislerim oldu. Şu anda ise 2 ofis arasında gidip geliyorum. Fakat bu mevzuya işadamlığı olarak bakmamak lazım bence. Eğer o gözle baksaydım, hep parayı ön planda tutmak gerekirdi ve bir sürü insanı işe almamam gerekirdi. Öyle ince hesaplarla çalışırsan kazandığının da kıymeti olmaz. Dolayısıyla ilerleyemezsin.


Peki kendinize hiç zaman ayırıyor musunuz?
Elbette. Arada bahçeyle uğraşıyorum. Seyahat ediyorum. Konferanslar oluyor, onlara katılıyorum; oradaki arkadaşlarımla çeşitli aktiviteler yapıyoruz. Florida’da balık tutarım. Spor yapıyorum. Uzun yıllar kayak yaptım. Fakat mesleği bir süre sonra kişinin hayatı oluyor. Burada aradığım herşeyi buluyorum. Her hastamla ayrı ayrı muhabbet etmekten zevk alıyorum. Çünkü insanları seviyorum. Onun dışında ellerimle birşey üretmeyi seviyorum ki burada onu da yapabiliyorum.
Türkiye’yle ilişkileriniz ne durumda?
Orada ablam var. İki sene evvel annem vefat ettiğinden beri gitmiyorum. Fakat Türkiye’yle hiçbirimizin ilişkisinin kopmasına imkan yok. Geldiğimiz yer, en sonunda bir bağlantımız muhakkak var.
Elbette, kökümüz orada. Peki buradaki çokkültürlülük konusundaki düşünceleriniz neler?
Bu tabiki iyi birşey. Fakat benim gözlemlediğim köklerinden kopmadan anaakıma uyumlu olan insanlar daha başarılı oluyorlar. Ben mesela, Çerkez kökenliyim. Türkiye’de toplumun geneline uyum sağlamasaydım, başarılı olamazdım. Burada da öyle. Anaakıma uyum sağlamazsan başarılı olamazsın. Sen başarılı olmazsan da kendin dahil kimseye faydalı olamazsın. Mesela Çin mahallesinde doğup öğrenmedikleri için oradan çıkamayanlar var. Öyle kalmamak lazım. Kısacası aslını unutmadan, kendi kimliğini koruyarak topluma da uyum sağlamak lazım.
Toplumumuzun bu ortamda gelişmesi için neler yapılabilir?
Bence ilerlemenin sırrı yeni nesilde. Burada yetişen çocuklarımıza, gençlerimize özgüven vermemiz gerekiyor. Bakıyorum gayet zeki çocuklar. Fakat ne olacağını sorduğumda bilmiyorum diyorlar. Çocuklara disiplinli bir çalışmayla isteklerine ulaşabileceklerini aşılamak gerek.
Son olarak yeni gelenlere ne tavsiye edersiniz?
Hamama giren terler. İnsanın girdiği bir mücadelede pes etmemesi lazım. Eğitim almayı ise ihmal etmemeliler. Bu şekilde muhakkak başarıyı yakalarlar.

Teşekkür ederiz.